Radyoloji Uzmanı Dr. Aykut Kadıoğlu’nun, ‘Mamografinin saklı gerçeği: koroner arter hastalığı erken tanısındaki rolü’ adlı araştırması, Başkent Üniversitesi Hastanesi’nin arşivinde yer alan 4 bin 200 hastanın mamografi tetkikleri üzerinde yapıldı. Sonuçlarının istatiksel olarak analiz edilmesi yaklaşık 1 yıl süren araştırma, 40 ile 87 yaş arasındaki kadınlara tarama amaçlı yapılan mamografi tetkiklerini kapsadı. Quant İmaging Med Surg adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırma ile kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin erken tanısında kullanılan mamografide, koroner arter hastalığına da erken tanı konulabileceği ortaya konuldu.
Dr. Kadıoğlu, DHA’ya yaptığı açıklamada, literatürde çok çelişkili araştırma sonuçlarının yer aldığını söyledi. Kadıoğlu, mamografinin meme kanserini tespit etmesinin yanı sıra damar sertliği nedeniyle ortaya çıkan damar duvarı kireçlenmelerinin saptanmasında da başarılı bir yöntem olduğunu söyledi.
Araştırmada damarsal kireçlenmeleri olmayanlara ‘0’, en üst düzeyde olanlara da ’12’ şeklinde puanlama verdiklerini söyleyen Kadıoğlu, “Bütün hastalarımızın şah damar ultrason sonuçlarını, oradaki damar iç duvar kalınlığı sonuçlarını değerlendirdik. Bunun üzerine kalp tomografisi yani koroner BT sonuçlarını da değerlendirip, bunları da sayısal olarak skorlayarak inceledik. Gördük ki, memedeki kalsifikasyonların yani kireçlenmelerin maksimum skorları arttıkça kalp damarlarındaki damar sertliği bulgularındaki skorların da arttığını gördük. Özellikle 4 ve altındaki meme damar kireçlenmesi skorlarında anlamlı bir korelasyon yok. Fakat bu skor arttıkça 12’ye doğru çıktıkça kalp damarlarındaki damar sertliği bulgularındaki skorların da arttığını gördük. Arada bir doğru orantı vardı. Bu skorlar arttıkça ikisinin arasındaki ilişki güçlendi” dedi.
MEME KANSERİ TARAMASINDAN ÖTEYE GEÇİYOR
Kadıoğlu, buradan bir sonuca ulaştıklarını belirterek, “Memede oluşan damar kireçlenmeleri farklı mekanizmalarla ortaya çıksa da yine de birbiriyle ilintili olabilecek, birbirini provoke edecek süreçlerdir. O yüzden özellikle 65 yaşın altındaki kadınlarda mamografide 4’ün üzerindeki skorlarda damar kireçlenmesi var ise, o zaman bu hastaları mutlaka koroner damarlarının değerlendirilmesi için kardiyolojik bir tetkik sürecine tabii tutmalıyız. Bu anlamda mamografi aslında meme kanseri tarama ve tespit yöntemi olmaktan öteye geçmiş oluyor. Dolayısıyla 100 hastanın yaklaşık 10’unda bu kireçlenmeleri göreceksiniz. Doğru bir şekilde evrelendirebilirseniz bu 10 hastanın içerisinde doğru bir koroner hastalık riski saptayıp, bu hastaların daha erken kalp-damar hastalığı tanısı almasını sağlayabilirsiniz. Dolayısıyla koroner arter hastalığına bağlı ölümleri ve sakatlıkları, engellilikleri azaltmış olacaksınız. Bu anlamda mamografinin çok ilginç bir katkısı çıkmış olacak” diye konuştu.
ERKEN TANIDA ÖNEMLİ
Türkiye’de 40 yaş ve üzeri bütün kadınların meme kanseri taramasına ihtiyacı olduğunu ifade eden Kadıoğlu, şöyle konuştu:
“Çünkü meme kanseri maalesef ülkemizde 8 kadından 1’inde gördüğümüz ve kadınların en sık ölümüne yol açan kanser türlerinden birisidir. Bu, erken dönemde saptanabilen ve başarıyla tedavi edilebilen bir hastalıktır. Dolayısıyla 40 yaş üzerindeki bütün kadınların yıllık mamografi kontrollerini yaptırmasını öneriyoruz. Mamografi sadece meme kanserini tespitinde değil, kalp-damar hastalıklarının teşhisinde, erken tanısında dahi çok önemli bir role sahip olabiliyor. Mamografi sadece meme kanseri için değil, başka damarsal hastalıkların önceden uyarılmasında, saptanmasında yardımcı olabilecek çok kolay ulaşılabilen maliyeti de görece düşük olan bir tetkik. Dolayısıyla kadınların bu tarama testlerini kesinlikle ihmal etmemesini öneriyorum”
DHA