Detaylarını Mıh Gibi Aklımıza Kazıdığımız Bazı Anılarımız Neden Unutamıyoruz?

Bazı anıların unutulması en iyisidir. Diyelim ki, anahtarlarınızı nereye koyduğunuzu hatırlayamadığınız için işe geç kalıyorsanız, bu gözlemin sizi daha iyi hissettirmesi pek olası değildir… Ancak bağımlılık yapan maddelerle ilişkili anılardan söz ettiğimizde, bu konudaki olası sorunlar daha açık hale gelmektedir. Yeni bir çalışma, beynin bu inatçı anılara tutunmasını ve onları etrafta asılı tutmasını sağlayan mekanizmayı ortaya çıkardı.

Kaynak: https://www.iflscience.com/why-some-m…

Beynin esas işlevinden biri, çevremizdeki yaşam deneyimlerine ilişkili olan bilgileri içsel olarak sunmaktır.

Bu prensip genellikle dünyamız ile en uygun yöntemle etkileşim kurmamızı sağlar. Ancak, bağımlılık yapan maddeler söz konusu olduğunda, bu doğal mekanizma ele geçirilir ve uygunsuz eylemlere ve nihayetinde bağımlılığa yol açabilir.

Bağımlılık anıları, hatırlatıldığında güçlü duygular uyandırarak bağımlılıktan kurtulma sürecini zorlaştırabilir.

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine göre 2021 yılında ABD’de 24.486 ölümde rol oynayan bağımlılık veren maddeler son derece güçlü anılar ürettiği bilinmektedir. Kullanıcılar, çevrelerinin ayrıntılarını veya yasaklı madde kullandıkları sırada ne yaptıklarını canlı bir şekilde hatırlayabilirler ve bu eylemlerin veya ortamların hatırlatılması, bağımlılıktan kurtulma sürecinde olan biri için, yeniden bağımlı hale gelmekten kaçınmayı imkânsız hale getirebilir. Bununla mücadeleye yardımcı olabilecek tedaviler bulma çabaları sürerken, bilgimizde hala bir boşluk vardı: Bu ekstra güçlü anılar ilk etapta nasıl oluşuyor?

Fare deneyleri, beyindeki bölgeler arasındaki iş birliğini anlamak için kullanılmaktadır.

Clarke-Williams ve ekibi, bu anıların anormal gücünün, birden fazla beyin bölgesi arasındaki iş birliğinden yararlanmalarından kaynaklanabileceğini öne sürüyor. Teorilerini farelerde, beyinlerinin beş bölgesini aynı anda izleyerek test ettiler. Fareler birkaç gün süren beş aşamalı bir deneyde yasaklı maddelere maruz bırakıldıklarında, tüm bu beyin bölgelerindeki eş zamanlı aktivite artışlarının güçlü hafıza oluşumunun habercisi olduğunu gözlemlediler. Bu aktivitenin azaltılması farelerin davranışlarını değiştirerek aynı şekilde yasaklı madde aramalarını engelledi.

Fare çalışması, uykusuzluğun depresyonla ilişkilendirildiğini ortaya koydu.

Yeni bir fare çalışması, uykusuz kalan beyinde depresyonla ilişkilendirilen değişiklikleri ortaya koydu. Bilim insanları, bir gecelik uykusuzluktan sonra yaşanan enerji patlaması ve hafif sarhoşluk hissinin, depresyonla mücadelede potansiyel bir yardım olabileceğini keşfediyor. Araştırma, akut uyku kaybının duygu durumu değişikliklerini, hatta sağlıklı bireylerde dahi gerçek hissettirdiğini ortaya koydu. Prefrontal korteks, depresyon için terapötik hedefler arayışında kritik bir bölge olarak belirginleşti. Uykusuz kalan farelerin beyinlerindeki artan dopamin sinyalleri, daha saldırgan davranışlara yol açtı. Geleneksel antidepresanların herkes için etkili olmadığı ve ciddi yan etkileri olabileceği göz önüne alındığında, yeni tedaviler geliştirmek için daha iyi bir anlama ihtiyacı ortaya çıkıyor. Kronik uykusuzluğun, geçici faydaların ötesinde beyine zarar verebilecek bir etkisi olduğu vurgulanıyor.

Yeni araştırma, yasaklı madde bağımlılığı ve travma sonrası stres bozukluklarına yönelik önemli bilgiler sunabilir.

‘Yasaklı madde kullanımı toplumumuzda yaygın bir sorundur, pek çok insanın hayatını etkilemekte ve sağlık sistemimizi zorlamaktadır. Hafızalar dengeli olmalıdır. Zayıf anılar genellikle yaşlanma ya da bunamada görülür. Ancak spektrumun diğer ucunda, filtrelenmemiş bilgi işleme ile karakterize edilen anormal derecede güçlü anılar vardır’ diyor kıdemli yazar Profesör David Dupret.

Güçlü anılar, tedavide yeni hedefler belirleme konusunda kritik bir anlayış sunuyor.

‘Güçlü anılar, madde bağımlılığı veya travma sonrası stres gibi beyin koşullarında tetikleyici olabilir. Bu araştırma, bu anıların beyinde nasıl oluşturulduğuna dair yeni bir anlayış sunarak tedaviler için potansiyel hedefleri belirlemede önemli bir adım atmaktadır.’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir